- Text Size +

Eve vardığımızda hava kararmaya başlamıştı. Hanım efendim üstünü değiştirmeye, odasına gitmeden elindekileri oturma odasındaki sehpaya bıraktı. Odasındaki kıyafet odasındaki kıyafet odasına girdi. Üstündeki bluzu çıkarırken kafesimin içinden onu karşımızdaki aynadan seyrettim. Bunu yapabilmemin nedeni ilgi odağının benden çok uzak olmasıydı. Mavi gözlerinin odak noktası benden çok uzaktı. Bluzu çıkardığında iri göğüsleri iki yanımda hareket eden birer dağ gibi sallanmaya başlamıştı. Göğüs uçları kafam kadardı. Bluzunu yere attıktan sonra ayakkabısını çıkardı. Pantolonunu ayaklarına indirdi ve bacağını tek hareketiyle bluzunun yanına fırlattı. Bu sırada hala halhala bağlı Tuğba bir bez bebek gibi ayağında sallandı. 

Yatak odasına tekrar geçtiğinde sadece ince külotu üzerindeydi. Yatağına oturdu ve önce Tuğba’yı, ardından da beni aksesuarlarından çıkarıp hafifçe iki ayağına ortasına, yere fırlattı. Diğerleri, korkmuş olacaklar, ayakkabı kutusunun içindeydi. Hanımımız bunu görünce kızmıştı. Odayı inleten bir sesle kutunun içindekilere emretti: “Çabuk dışarı!” Bütün oyuncakları anında ayağına dökülmüştü. Hanımefendimizin biraz daha kızarsa sonucun ne olacağını çok iyi bilirdi herkes. Bize kafasını dahi eğmeden, burnunun ve mükemmel vücudunun üstünden bakıyordu. Elleri belinde duruyordu. Tam bir Tanrıça gibiydi. Yüzünde bir aşağılama ifadesi vardı. 

Fazla süre bu halde durmadı. Gidip kıyafet odasından bugün giydiği beyaz Nikelarını ve dünden kalan koyu kırmızı renkte topuklularını getirdi. 

“Akşama kadar bunlar tertemiz olacak.” derken işaret etti. Ardından yeri sarsan adımlarla odadan çıkıp oturma odasına yöneldi. Biz ise hiç duraksamadan işe koyulduk. 

... 

Dört saat sonra işin çoğu bitmişti. Hanımımız sağ elinin avucunda yeni aldığı iki oyuncakla içeri girdi. Ayakkabısının etrafında çalışan bize bir bakışıyla bile kutsamadan devam etti. Onları nazikçe başucundaki komodin bıraktı ve başlarını işaret parmağıyla başlarını sırayla okşadı. “Aferin size, bugün çok usluydunuz. Annenizi çok iyi hizmet ettiniz.” Hemen arkalarındaki gece lambasını açtı. Altlarındaki çekmeceden okuma kitabını ve gözlüğümü çıkardı. Yaz gecesi olduğundan çırılçıplak yatağa uzandı. Daha sonra gülümseyerek ikiliye doğru döndü. “Son bi görev daha verdim size. Atlayın bakalım” derken onlara elini, avucu üste bakacak şekilde uzattı. İkili hiç duraksamadan hevesle eline atladılar. 

Hanımefendim onları uçları havaya bakan ayaklarının önüne bıraktı. Daha fazla söze ihtiyaç duymadan harekete geçtiler. Erkek sağa ve dişi sola yöneldi. Hanımımsa rahatça uzanırken bir Tanrıça asaleti ile kitabını okumaya başladı. Küçük kulları da bu Tanrıçaya bütün hevesleriyle tapınıyor, ayaklarını öpüp yalıyorlardı. Bizse bunun yerine ayakkabılarıyla yetinmeliydik. Ah onların yerinde olmak için sağ kulağımı verirdim. 

Görevimiz tamamlandıktan sonra yuvamıza dönüp yattık. Ne gündü...


You must login (register) to review.