- Text Size +

20 Eylül Cumartesi

Gözlerime inanamıyordum. Yüce hanımefendim önümdeydi ve masmavi gözlerini bedenime dikmişti. Normal olmayan ise hanımefendimin alışık olduğum görkemli, hayranlık uyandıran ve bir o kadar da ürkütücü bedeninden eser kalmamıştı. Öyle ki benden en fazla bir 10-15 santimetre uzundu. Ayrıca vücudunu örten tek parça kumaş yoktu. Olayın şaşkınlığıyla saygısızca karşımdaki anomaliye bakmaya devam ettim. Gözlerim gözlerini bulduğunda istemsizce onları hızlıca kendi ayaklarıma çevirdim.

O’nu görmesem de yaydığı enerjideki dalgalanmadan hareket ettiğin hissettim. Bu daha da çok korkmana sebep oldu ve gözlerimi sımsıkı kapattım. Bu şekilde geçen birkaç saniye benim için saatler gibi gelmişti. Sonunda çenemin altında bir belli belirsiz bir dokunuş hissettim. Hanımefendimin eliydi bu. Biliyordum çünkü teninin hissi, yumuşaklığı ve hatta kokusu bunca zamandan sonra silinmeyecek şekilde hafızama kazınmıştı. Yavaşça kafamı yukarı kaldırdı. Gözlerim hala kapalı olsa da, yüzümün onun kusursuz yüzüne yaklaştığını yüzüme vuran ferahlık verici ve sıcak nefesinden anlayabiliyorum. 

Bana kısaca “Aç” diye emretti. Ne kadar korkmuş ve savunmasız olsam da dediğini yapmam için ikinci bir kere söylemesine gerek yoktu. Birden karşımda Ay’a benzeyen, ışıklar saçan, nefes kesici yüzünü gördüm. O an kendimi kaybedip bayılacağımı sandım. Fakat olmadı... Bir güç beni kendimden, artık yüzlerce kat büyük olamasa da, sonsuz kat üstün bu varlığın karşısında ayakta tutuyordu. Fakat aynı güç bedelini göz yaşlarımdan aldı. Ardından ikinci emir geldi.

“Diz çök”

Bu emre uymam da fazla zor olmadı. Görüş seviyem alışık olduğum konuma yaklaştıkça sırasıyla kusursuz ve iri göğüsleri, düzgün karnı ve ardından da bir canavar gibi görünen ve sivri dişleriyle bana sırıtan kadınlık organı... Hepsi bu yeni seviyeden yukarıda kalmıştı. Bu durum beni oldukça rahatlatmıştı ve üzerimdeki baskıyı biraz olsun kaldırmıştı. Yukarı doğru baktığımda hanımefendimin başını hiç oynatmadan burnunun ucundan ve göğüslerinin üstünden bana baktığını gördüm. Tam karşımda ise o canavar duruyordu. Sırıtması hala yüzündeydi ve etrafa salyalar saçmaya başlamıştı. Derken üçüncü emir geldi.

“Yala”

Ve ben de itaat ettim. Yüzümü korkunç canavara doğru yaklaştırdım. Hanımefendimin istediğimi yapmak benim için bir emirden öte bir yaşam amacıydı. Bu canavar da ne olursa olsun onun bir parçasıydı ve tapınılmaya hakkı vardı.

Canavara yaklaştığımda beklenmedik bir şey oldu. Canavarın ağzı aniden mantığa aykırı şekilde açılarak bir timsahınki kadar büyüdü. Yüzümün tamamını içeri aldı ve beni karanlığa boğdu.

...

Aniden gözlerimi açtım. Her tarafım ter içindeydi ve nefes nefese kalmıştım. Hemen yüzümü kontrol ettim. Her şey sağlamdı. Etrafa baktım ve nerede olduğumu hatırlamaya çalıştım. Bazı aralıklardan içeriye minik ışın demetleri süzülse de ortam genel olarak karanlıktı. Beynim, yeni uyanmış olduğum için yavaş çalışıyordu. Sonunda etrafımdaki kumaşın dokusunda ve kokusundan dün geceyi hatırladım. Hanımefendim, gerçekten sıkılmış olsa gerek, beni biraz hor kullanmıştı. Üzerimdeki hafif yapışkanlıktan ve vücudumun çeşitli bölgelerindeki çürük ve morluklardan epey hararetli bir gece olduğu belliydi. Fakat acı hissetmiyordum. O his köreleli çok zaman oldu. 

Kendi kendime “Umarım onu biraz da olsa tatmin edebilmişimdir.” Diye geçirdim. Çünkü eğer öyle olmadıysa hakkını verecek bir ceza yoldaydı.


Chapter End Notes:

İlk bölüm bir giriş sadece. Ancak genel olarak bölümler bu şekilde kısa olacak


The first chapter is just an intro. But in general, the chapters are going to be really short for this story

You must login (register) to review.